08 Nisan 2024

Dilek İmamoğlu: Emine Hanım’la birlikte projeler yapalım isterim; bizim birlikteliğimiz Türkiye’ye iyi gelir, bunu başarabiliriz

"Ben Ekrem’e ne yapmaması gerektiğini söylediğimde mutlaka yapması gerekeni de söylüyorum. 'Tamam, bunu eleştiriyorsun peki yerine ne koyalım?' diye sorar her zaman. Ben de diyorum ki 'Böyle yapsan, şöyle yapsan daha iyi olur.' Çok net bir şekilde 'Tamam hayatım, öyle dediğin gibi yapalım elbette' gibi bir cevap almıyorum. Ama arkadan işin işleyişini takip ettiğimde görüyorum ki benim söylediğim kulağında küpe olarak kalıyor. Böyle de olmalı. Beylikdüzü’nden ilk aday olurken ‘Fark yaratamayacaksan bizi hiç siyasete bulaştırma’ demiştim. Ekrem'i biliyorum çünkü. Kendileri tanıdığım olur"

Türkçede özellikle siyasilerden sıkça duyduğumuz bir söz vardır. ”İtibardan tasarruf olmaz”. Seçimlerden sonra Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, ”Bir kuruş bile bütçe dışı ödenek verilmiyor, verilmeyecek. Kimse ek ödenek için bana gelmesin. Kamuda tasarruf dönemi başlıyor” sözleri itibardan tasarruf olup olmayacağı üzerine yeni bir  tartışma başlattı. İtibardan tasarruf olmayacağı bir atasözü mü? Yoksa bir devlet büyüğümüzün vecizesiyle mi lûgatımıza girmiş? Tespit edemedim. Herhalükarda günlük kullanımda bir anlam sapması olduğunu söylemek mümkün. ”İtibar”, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre saygınlık anlamına geliyor. Tabii ki saygı duyulmaktan tasarruf edilmesini kimse aklından bile geçirmez. Sözün doğrusunun “Temsilde tasarruf yapılmaz” olması gerekir.

Bu sözü her duyduğumda nedense aklıma hep Dışişleri'ne girdiğimizde ilk Bakanımız olan rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil’in yabancı büyükelçiler için verdiği bir yemeğin menüsündeki ekose etekli levrek gelir. Levreğin etek giyecek hali yok. Sonradan anlaşıldığına göre, davetliler arasındaki İskoç asıllı İngiltere büyükelçisine bir şirinlik yapılmak istenmiş. Ama ekose etekli levrek basına düşünce israfın sembolü haline gelmiş. Hatta Çağlayangil’e seçim kaybettirdiği bile söylenir.

Devlet-i Aliye’ye 42 yıllık hizmetim boyunca eski başbakanlarımızdan Bülent Ecevit ve 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer haricinde  bu sözün hakkını vermeyen bir devlet büyüğüne rastlamadım. İtibardan tasarruf etmemek için kral dairesinden başka yerde yatmayan, kalacağı odanın hararet derecesini önceden kontrol ettiren, havaalanında metal detektörden geçtim diye ziyaret ettiği ülkedeki büyükelçiyi şikayet eden çok bakan gördüm.

Tasarruf genelgeleri

Her üç dört yılda bir kamuda tasarruf genelgesi yayınlanır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son tasarruf genelgesi, 20 Haziran 2021’de yayınlanmış. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de geçen sene G-20 toplantıları için Hindistan’a hareketinden önce 17 Temmuz’da imzaladığı yeni bir genelgeyle tasarruf çağrısını yinelemişti. Her tasarruf genelgesinde kamuda bina ve demirbaş satın alımları durdurulur. Dış seyahatler kısıtlanır. Resmi arabaların kullanılmasına sınırlamalar getirilir. Ancak 3-4 ay geçince eski tas eski hamam vaziyeti devam eder. Defterimin son sayfasına kadar kullanıyorum diyen Maliye Bakanının tasarruf genelgesinden sonra 2023 yılı sonuna kadar geçen 6 ay içerisinde sadece kırtasiye harcamaları 7 kat artmış.

Resmi araç saltanatı

30 Haziran 2019 tarihi itibariyle ilgili birimlerce strateji ve bütçe daire başkanlıklarına iletilen bilgilere göre, kamuda 113 bin 697 resmi araç bulunuyor. Bu sayı geçen yıl 125 bine ulaşmış. Türkiye ile aşağı yukarı aynı büyüklükte nüfusa  sahip Almanya’da kamuya kayıtlı araç sayısı 9 bin, Fransa’da 8 bin.  Bürokrasimiz getirilen bütçe sınırlamalarını aşmak için çözüm bulmakta pek bir mahirdir. Her yıl hangi bakanlığa ne kadar araç alınacağı bütçe kanuna ekli cetvellerde belirlenir. Hizmet alımı yoluyla araç kiralanması sayesinde bir takım bütçe kısıtlamalarının arkasından dolanılıyor. Bu yöntemle istenilen renk ve modelde sivil plakalı araç kiralamak mümkün. Son 10 yılda bütçeden araç kirası olarak ödenen meblağlar satın alma bedellerine yaklaşmış. Çiğdem Toker bu sitede geçen hafta yayınlanan bir köşe yazısında,  bu yıl ocak ayındaki  araç kiralama giderlerinin sadece bir ay içerisinde 177 milyon TL’den, şubat ayında 330 milyon TL’ye yükseldiğini yazıyor. Anlaşılan İtibardan tasarruf etmeye kimsenin niyeti yok. 

Eskiden çarşı pazara resmi araçlarla gidilmesini önlemek amacıyla, kamuya ait araçların  ön kapılarının üzerinde büyük harflerle, ”resmi hizmete mahsustur” yazardı. Bu uygulamadan neden vazgeçildi? Cevabını tahmin etmek, o kadar zor değil.

Söz tasarruftan açılmışken son seçimlerde kampanya süresince kaynak israfını ve savurganlığı önlemek vaadinde bulunanların, seçimleri kazandıktan sonra, daha koltuklarına oturmadan dört bir yanı “Teşekkürler...” posterleriyle donatmaları israf değilse nedir?

Kralların itibarı yok mu?

Bu fotoğraf 15 Mart 2022 yılında Berlin’de çekilmiş. Tanımayanlar için hatırlatayım. Sağdaki, yaklaşık çeyrek asırdır tahtta oturan ünlü Haşimi hanedanlığından Ürdün Kralı II.Abdullah. Soldaki de son yıllarda gücünden biraz kaybetmiş de olsa hala Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip ve Avrupa Birliği’nin itici gücü Almanya’nın Başbakanı Olaf Scholz. Toplantı odasının sadeliğine bakar mısınız? Muhtemelen ikram servislerini  kendi kendilerine yapsınlar diye de  orta sehpasının üzerine su şişeleri, bardaklar ve en basitinden çay/kahve takımları konulmuş. Almanya ve Ürdün’ün tasarruf yapmaya ihtiyaçları mı var? Yoksa bu adamlar kasıtlı olarak ülkelerine itibar mı kaybettiriyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları

Dilek İmamoğlu: Ülkemin sorunlarını dert ederek çalışmaya devam edeceğim ama bizim evin siyasetçisi Ekrem

"Hukukun ve demokrasinin olduğu bir Türkiye için ses yükselten milyonların, hepimizin mesajı aynı; biz ülkemizden ve değerlerimizden vazgeçmiyoruz. Umutsuzluğa kapılmadan çocukların ve gençlerin geleceği için emek vereceğiz. Çünkü, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!"

Gürsel Tekin: Kemal Bey’e düşen görev bu kritik dönemde birlik göstermek; o gün o kurultay salonuna el ele girmeleri gerek  

"CHP’yi zayıflatırsanız özgürlük talebi olan insanların hayallerini suya düşürmüş olursunuz"

Washington’dan suskunluk bekleyen hükümetin kırılgan özgüveni

Erdoğan hükümetinin batıdan ‘ilgisizlik’ ve ‘sessizlik’ beklentisinde aslan payını Trump’a bıraktıkları gerçeği sahada kendini göstermeye başladı. İmamoğlu sürecini yönetme konusunda Trump yönetiminin tavrına ne kadar bel bağladıklarını anlatan en trajikomik örneklerden biri Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın mevkidaşı Marco Rubio ile önceki gün Washington’da yaptığı görüşmeden sonra vuku buldu. Rubio ve Fidan ortak bir basın toplantısı düzenlemedi

"
"